GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER BÜYÜK SIFIRLAMA TARTIŞMASININ NERESİNDE?
GİRİŞ: BÜYÜK SIFIRLAMA NEDİR VE NEDEN ÖNEMLİ?
KAVRAMIN TANIMI VE KÖKENİ
Büyük Sıfırlama, Dünya Ekonomik Forumu tarafından ortaya atılan ve COVID-19 pandemisinin ardından küresel ekonomiyi ve toplumları daha adil, sürdürülebilir ve dayanıklı bir temelde yeniden inşa etmeyi amaçlayan bir girişimdir. Bu vizyon, iklim değişikliği, sosyal eşitsizlikler ve ekonomik kırılganlıklar gibi köklü sorunlara çözüm bulmayı hedefler. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama konseptini hem bir fırsat hem de bir tehdit olarak görmektedir. Bu kapsamlı yeniden yapılanma çağrısı, mevcut küresel güç dengelerini ve ekonomik paradigmaları sorgulamayı amaçlarken, özellikle az gelişmiş ekonomiler için belirsizlikler de yaratmaktadır. Küresel sistemin yeniden tasarlanması fikri, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama gündemini dikkatle izlemesine neden olmaktadır.
TEMEL HEDEFLER VE İLKELER
Büyük Sıfırlama'nın temelinde üç ana hedef yatmaktadır: Piyasaları daha adil sonuçlar üretecek şekilde yönlendirmek, yatırımların eşitlik ve sürdürülebilirlik gibi ortak hedeflere ilerlemesini sağlamak ve dördüncü sanayi devriminin yeniliklerinden kamu yararına faydalanmak. Bu hedefler, paydaş kapitalizmi, yeşil enerjiye geçiş ve dijital dönüşüm gibi ilkelerle desteklenmektedir. Ancak, bu ilkelerin pratikte nasıl uygulanacağı, özellikle gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama sürecinde ne kadar söz sahibi olacağı konusunda ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. Bu nedenle, gündemin evrensel hedefler ile yerel gerçeklikler arasındaki dengeyi nasıl kuracağı merak konusudur.
GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN ANLAMI
Gelişmiş ülkeler için Büyük Sıfırlama, teknolojik üstünlüklerini ve finansal güçlerini kullanarak yeşil ve dijital ekonomiye geçişte liderlik etme fırsatı sunabilir. Ancak gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama tartışmasını farklı bir mercekten değerlendirir. Onlar için bu süreç, kalkınma açıklarını kapatma, altyapı yatırımlarını çekme ve küresel değer zincirlerinde daha adil bir yer edinme potansiyeli taşısa da, aynı zamanda yeni sömürgecilik biçimlerine, borç tuzaklarına ve egemenlik kaybına yol açabilecek riskler de barındırmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama vizyonunun kendi kalkınma öncelikleriyle uyumlu hale getirilmesini talep etmektedir.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN PERSPEKTİFİNDEN ENDİŞELER
EKONOMİK BAĞIMLILIK VE BORÇ YÜKÜ
Gelişmekte olan ülkelerin en büyük endişelerinden biri, Büyük Sıfırlama'nın mevcut ekonomik bağımlılıkları daha da derinleştirmesi olasılığıdır. Yeşil dönüşüm ve dijitalleşme için gereken büyük ölçekli yatırımlar, bu ülkeleri uluslararası finans kuruluşlarına ve gelişmiş ülkelere daha bağımlı hale getirebilir. Artan borç yükü, sosyal harcamaların kısılmasına ve ekonomik bağımsızlığın zayıflamasına neden olabilir. Bu bağlamda, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama projelerinin finansman modellerinin şeffaf ve adil olması gerektiğini vurgulamaktadır. Aksi takdirde, bu süreç yeni bir borç krizini tetikleyebilir ve bu ülkelerin kalkınma çabalarını sekteye uğratabilir.
EGEMENLİK KAYGILARI VE DIŞ MÜDAHALE
Büyük Sıfırlama'nın önerdiği küresel standartlar ve yönetişim mekanizmaları, ulusal egemenlik kaygılarını beraberinde getirmektedir. Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerinin uluslararası ticaret ve yatırım için bir ön koşul haline gelmesi, gelişmekte olan ülkelerin kendi politikalarını belirleme özgürlüğünü kısıtlayabilir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama gündeminin, kendi sosyal ve ekonomik gerçekliklerini göz ardı eden, tek tip bir model dayatmasından endişe duymaktadır. Bu durum, dış müdahalelere açık bir zemin yaratabilir ve ulusal çıkarların göz ardı edilmesine yol açabilir. Bu nedenle, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama sürecinde karar alma mekanizmalarında eşit temsil talep etmektedir.
TEKNOLOJİK UÇURUM VE DİJİTAL SÖMÜRGE
Dördüncü sanayi devrimi, Büyük Sıfırlama'nın merkezinde yer alsa da, teknolojik uçurum gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir engel teşkil etmektedir. Yapay zeka, otomasyon ve biyoteknoloji gibi alanlarda gelişmiş ülkelerin sahip olduğu tekel, gelişmekte olan ekonomilerin bu dönüşümün dışında kalmasına neden olabilir. Veri akışının kontrolü ve dijital altyapının mülkiyeti, yeni bir sömürgecilik biçimi olan dijital sömürgeciliğe yol açabilir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama planlarının teknoloji transferini ve yerel kapasite inşasını teşvik etmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu yapılmazsa, küresel eşitsizliklerin daha da derinleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
BÜYÜK SIFIRLAMA'NIN SUNDUĞU POTANSİYEL FIRSATLAR
YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ
Endişelere rağmen, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama vizyonunda önemli fırsatlar da görmektedir. Yeşil ekonomiye geçiş, bu ülkeler için fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltma ve enerji güvenliğini sağlama potansiyeli sunar. Zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip birçok gelişmekte olan ülke, güneş, rüzgar ve jeotermal enerji yatırımları için cazip bir merkez haline gelebilir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama çerçevesinde sunulacak finansal ve teknolojik desteklerle, eski ve kirletici teknolojileri atlayarak doğrudan sürdürülebilir kalkınma modeline geçiş yapabilir. Bu, hem ekonomik büyüme hem de çevresel koruma açısından bir kazan-kazan durumu yaratabilir.
SOSYAL ADALET VE EŞİTSİZLİKLERİN AZALTILMASI
Büyük Sıfırlama'nın sosyal adalete ve eşitsizliklerin azaltılmasına yaptığı vurgu, gelişmekte olan ülkelerin uzun süredir dile getirdiği taleplerle örtüşmektedir. Kapsayıcı büyüme, adil ücretler, sosyal güvenlik ağlarının güçlendirilmesi ve eğitime erişimin artırılması gibi hedefler, bu ülkelerdeki yoksullukla mücadele çabalarını destekleyebilir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama gündemini, küresel vergi adaleti, servet eşitsizliğinin giderilmesi ve temel kamu hizmetlerine evrensel erişim gibi konularda somut adımlar atılması için bir platform olarak kullanabilirler. Bu, küresel sistemin daha adil ve insan odaklı bir yapıya kavuşmasına yardımcı olabilir.
DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN ARTMA POTANSİYELİ
Sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk odaklı yeni yatırım trendleri, gelişmekte olan ülkelere yönelik doğrudan yabancı yatırımları (DYY) artırabilir. Büyük Sıfırlama'nın teşvik ettiği paydaş kapitalizmi anlayışı, şirketleri sadece kar maksimizasyonuna değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel etkilere de odaklanmaya yönlendirmektedir. Bu durum, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir tarım, ekoturizm ve yeşil altyapı gibi sektörlerde yatırım fırsatları yaratabilir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama hedeflerine uygun yatırım ortamları oluşturarak, bu yeni sermaye akışından faydalanabilir ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine daha hızlı ulaşabilirler.
BÖLGESEL TEPKİLER VE FARKLI YAKLAŞIMLAR
LATİN AMERİKA'NIN TEMKİNLİ TUTUMU
Latin Amerika ülkeleri, tarihsel dış müdahale deneyimleri ve ekonomik bağımlılıkları nedeniyle Büyük Sıfırlama'ya temkinli yaklaşmaktadır. Bölgedeki birçok lider ve sivil toplum kuruluşu, bu girişimin ulusal egemenliği aşındırabileceği ve uluslararası şirketlerin çıkarlarına hizmet edebileceği yönünde endişeler taşımaktadır. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama tartışmasını bu bölgede özellikle borçların yeniden yapılandırılması ve doğal kaynakların korunması ekseninde ele almaktadır. Bölge ülkeleri, sürecin kendi kalkınma önceliklerini dikkate alması gerektiğini savunarak, daha adil ve müzakereye açık bir yaklaşım talep etmektedir.
ASYA'NIN PRAGMATİK VE FIRSAT ODAKLI YAKLAŞIMI
Yükselen Asya ekonomileri, Büyük Sıfırlama'yı daha pragmatik ve fırsat odaklı bir perspektiften değerlendirme eğilimindedir. Çin, Hindistan ve diğer Güneydoğu Asya ülkeleri, dijital dönüşüm ve yeşil teknoloji alanlarındaki potansiyeli bir rekabet avantajına dönüştürmeyi hedeflemektedir. Bu ülkeler için, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama gündemi, küresel tedarik zincirlerindeki rollerini güçlendirmek ve teknolojik inovasyonda liderlik etmek için bir araç olabilir. Ancak, bu pragmatik yaklaşım, sürecin sosyal ve çevresel boyutlarının göz ardı edilmesi riskini de taşımaktadır.
AFRİKA'NIN KALKINMA HEDEFLERİYLE ENTEGRASYONU
Afrika kıtası, Büyük Sıfırlama'yı Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Afrika Birliği'nin 2063 Gündemi gibi mevcut kalkınma çerçeveleriyle entegre etmeye çalışmaktadır. Kıtadaki liderler, altyapı açığının kapatılması, gıda güvenliğinin sağlanması, genç nüfusa istihdam yaratılması gibi acil sorunlara odaklanmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama vizyonunun, Afrika'nın bu temel ihtiyaçlarına somut çözümler sunması beklenmektedir. Özellikle temiz enerji, dijital eğitim ve sağlık altyapısı gibi alanlardaki yatırımlar, kıtanın potansiyelini açığa çıkarmak için kritik öneme sahiptir.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER BÜYÜK SIFIRLAMA SÜRECİNİ NASIL ŞEKİLLENDİREBİLİR?
GÜNEY-GÜNEY İŞ BİRLİĞİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Gelişmekte olan ülkelerin Büyük Sıfırlama sürecinde etkili olabilmelerinin bir yolu, kendi aralarındaki iş birliğini, yani Güney-Güney iş birliğini güçlendirmektir. Ortak pozisyonlar belirleyerek ve müzakerelere kolektif bir sesle katılarak, gündemi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirebilirler. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama tartışmalarında BRICS, G77 gibi platformları daha etkin kullanarak, gelişmiş ülkelere karşı bir denge unsuru oluşturabilirler. Bu iş birliği, teknoloji paylaşımı, ortak yatırım projeleri ve ticaretin geliştirilmesi gibi alanları da kapsayabilir.
ULUSLARARASI KURUMLARDA AKTİF ROL ALMA
Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlarda daha aktif rol almak, gelişmekte olan ülkelerin seslerini duyurabilmeleri için hayati önem taşımaktadır. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama ilkelerinin bu kurumların politikalarına nasıl yansıyacağını yakından takip etmeli ve karar alma süreçlerine doğrudan katılmalıdır. Küresel yönetişim reformu taleplerini daha güçlü bir şekilde dile getirerek, bu kurumların daha demokratik ve adil bir yapıya kavuşmasını sağlayabilirler.
YEREL VE ULUSAL POLİTİKALARIN UYUMLAŞTIRILMASI
Büyük Sıfırlama'nın potansiyel faydalarından yararlanmak ve risklerinden korunmak için gelişmekte olan ülkelerin kendi ulusal politikalarını bu yeni küresel gündemle uyumlu hale getirmesi gerekmektedir. Bu, sadece ekonomik politikaları değil, aynı zamanda eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve çevre politikalarını da kapsamalıdır. Sürdürülebilir kalkınmayı merkeze alan uzun vadeli ulusal stratejiler geliştirmek, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama sürecine daha hazırlıklı ve proaktif bir şekilde katılmalarını sağlayacaktır.
SONUÇ: ZORLUKLAR VE FIRSATLAR ARASINDAKİ DENGE
ELEŞTİREL YAKLAŞIMIN ÖNEMİ
Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama gündemine ne tamamen reddedici ne de koşulsuz kabul edici bir tavırla yaklaşmalıdır. Eleştirel bir yaklaşım benimsemek, girişimin potansiyel tuzaklarını fark ederken, sunduğu fırsatları da değerlendirmeyi mümkün kılar. Her ülkenin kendi özgün koşullarını ve önceliklerini göz önünde bulundurarak, bu küresel vizyonu kendi kalkınma yol haritasına nasıl entegre edebileceğini dikkatlice planlaması gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama sürecine aktif katılım göstermelidir.
GELECEĞİN KÜRESEL SİSTEMİNDEKİ YERİ
Gelişmekte olan ülkelerin Büyük Sıfırlama'ya vereceği tepki, geleceğin küresel sistemindeki yerlerini belirleyecektir. Pasif bir alıcı konumunda kalmak yerine, sürecin aktif bir öznesi olmayı başaran ülkeler, 21. yüzyılın ekonomik ve politik düzeninde daha etkili bir rol oynayabilirler. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama projesini, daha adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dünya düzeni için pazarlık yapma ve talepte bulunma zemini olarak görmelidir.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN YOL HARİTASI
Önlerindeki yol haritası, ulusal kapasiteyi güçlendirmek, bölgesel iş birliğini artırmak ve küresel platformlarda ortak bir sesle konuşmaktan geçmektedir. Gelişmekte olan ülkeler Büyük Sıfırlama vizyonunu, kendi halklarının refahını ve gezegenin geleceğini önceliklendiren bir çerçeveye oturtmayı başardıkları ölçüde bu tarihi dönüşümden kazançlı çıkabilirler. Bu süreç, zorluklarla dolu olsa da, aynı zamanda küresel adaletsizlikleri gidermek için eşi benzeri görülmemiş bir fırsat sunmaktadır.